9 Ekim 2009 Cuma

Unutulmaz Zaferler...Galatasaray-Real Madrid


Milenyumun başlangıcı tüm dünyada kutlanırken, bir başka kutlama vardı Copenhag sokaklarında. Olmaz denilen olmuş, Galatasaray İngiliz devi Arsenal’i penaltılarda saf dışı bırakarak UEFA Kupası’nı müzesine götürmüştü. 1999-2000 sezonunu ligde de şampiyon olarak bitiren Galatasaraylılardan mutlusu yoktu.
Ancak birden her şey değişti. Dümendeki kaptan Fatih Terim gemiyi terk etmiş, Hakan Şükür İnter’e gitmişti. Tüm kafalarda bir anda aynı soru belirdi ve herkes birbirine, Romanya’dan gelen Lucescu’nun takım için yeterli olup olmadığını soruyordu. Fakat sevimli yüzü, yüksek kültürü ve kalitesiyle çabuk sevdirdi kendini Luce.
Yeni sezonda Super Kupa zaferiyle devam eden Avrupa geleneği, Strum Graz’ın ardından 2.sırada bitirilen Şampiyonlar Ligi D Grubu’yla sürmüş, o dönem uygulanmakta olan 16 takımlı gruplarda Milan, Deportivo ve PSG maçlarıyla zirveye ulaşmıştı. Tıpkı UEFA Kupası gibi bu da gerçekti ve Galatasaray 2000-2001 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finaldeydi.
Takvimler 3 Nisan’ı gösterirken, Ali Sami Yen’i hınca hınç dolduran taraftarlar Real Madrid’i bekliyordu. Del Bosque yönetimindeki İspanyollar altın çağlarını yaşarken İstanbul’a gelmişlerdi ve Figo, Raul, Casillas gibi yıldızlar tüm haşmetiyle cehennemi yaratan taraftarlara baş kaldırıyordu. 21.45’te Collina düdüğünü çaldı ve dev maç başladı. Etkiliydi Real Madrid; Taffarel’in koruduğu kaleye dalga dalga geliyor ve Jardel’in kariyeri boyunca kendilerine attığı golleri bize unutturuyordu. Çok geçmeden süper yıldızların arasından sıyrılan Helguera, topu kalenin sağ köşesine bıraktı ve skor 1-0 oldu. Ardından, Makelele çıktı sahneye ve Bülent Korkmaz’dan kurtulup aynı köşeden topu ağlara yolladı. Bir anda 2-0 olan maçın ilk yarısı bu şekilde bitti. Taraftarlar ‘buraya kadarmış’ diye düşünürken, soyunma odasındaki Lucescu ve talebeleri aynı fikirde değildi…
Collina bir kez daha düdüğünü çaldığında her şey değişmişti. Sarı kırmızılı tehlike kendisini Madrid kalesinde hissettiriyor ve uğurumuz olan İtalyan hakemi bu kez penaltı kararı için düdük çalmaya zorluyordu. Ümit Davala’nın skoru 2-1’e taşıyan penaltısı ümitleri yeniden yeşertirken bu gol Galatasaray’ın Avrupa kupalarındaki 200. golü olarak tarihe geçiyordu. Arkasına taraftar desteğini yeniden alan Galatasaray, 2002 Dünya Kupası’nda destan yazmaya hazırlanan Hasan Şaş’la skoru 2-2’ye getirdi ve o ana kadar sakinliğiyle tanına Lucescu’nun yumrukları havadaydı.
Son dakikalara gelinirken orta sahada dengeli giden maç, Fatih Akyel’in Roberto Carlos’u bir Formula aracı gibi sollamasıyla bir kez daha bizim lehimize döndü ve Super Mario Jardel, havada asılı kalarak, Helguera’ya nazire yaparcasına aynı kalede Casillas’ı avladı.
İmkansız denilen gerçek olmuştu, 20 yıldır 2-0 öndeyken hiçbir mücadeleyi kaybetmeyen Real Madrid, Mecidiyeköy’de diz çökmüştü. Milyonlar “Şampiyon Galatasaray” sloganıyla haykırırken, Avrupa fatihi gazeteleri de zor durumda bırakmış ve 23.45’te başlık değiştirmelerine neden olmuştu.
Türk futbolu işte böyle not düştü tarih sayfalarına 3 Nisan gecesinde ve 45 dakikada gelen zaferi en iyi özetleyen başlık, Fransız kültürüne sahip Galatasaray için atılmıştı.
“İlk yarıda ‘REAL’ ikinci yarıda ‘SurReal’…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Futbol Bloglarini Takip Edin