13 Mayıs 2009 Çarşamba

Sonun başlangıcı


Sezon başında yapılan iddialı transferler ve harcanan paralarla, taraftarın karşısına çok şeyler beklediği bir takım olarak çıkmıştı Fenerbahçe.. Geçtiğimiz yıl, takımın Avrupa‘da geldiği nokta ve ligde kıl payı kaçırdığı şampiyonluk göz önüne alındığında taraftarın bu beklentisi de doğaldı..

Bütün umutlar iki ismin omuzlarındaydı; son Avrupa Şampiyonası’nda kupayı kaldıran Aragones ve la liga’yı gol kralı olarak kapatan Daniel Guiza.. Koskoca camia adeta iki kişiye indirgendi. İnsanlara verilen izlenim genel olarak “Guiza golleri atacak, Aragones takımı şampiyon yapacak şeklindeydi.. Bu durumun oluşmasında temel sorumlu medyada yer alan yorumlar gibi gösterilmeye çalışılsa da, olay biraz incelendiğinde arkadaki yönetim desteği açıkça görülebilir.. Adeta kişisel inatlar uğruna gönderilen Aurelio’nun yerine uzunca bir süre Senna’nın ismi anıldıktan sonra, 34 yaşındaki Josico’nun getirilmesi bu sezonun nasıl geçeceğine dair sinyalleri vermeye başlamıştı zaten.. Senna’nın ardından, yönetimin vaat ettiği ve taraftarın beklediği transfer dosyalarının da bir bir kapanması bütün umutların bu iki isme bağlanmasına sebep oldu..


Sezon öncesi yönetimin yaptığı hatalara, elindeki kadrosuna rağmen İspanyol milli takımındaki oyun stilini oturtmaya çalışan Aragones’in yanlışları eklenince 2008- 2009 sezonu Fenerbahçe taraftarı için büyük bir hayal kırıklığı oldu. İlk önce bir önceki sezon kapılarını çeyrek finale kadar zorladığı Avrupa defteri kapandı.. Artık bütün hesaplar Türkiye’de alınacak kupalar üzerine yapılırken lige de – çok erken bir şekilde- havlu atılması, sarı-lacivertli taraftarları takıma küstürdü.. Fenerbahçe taraftarına bir özür borçluydu ve o özür 26 yıllık hasretle beklenen Türkiye kupası’nı müzeye götürmek olacaktı.. Maç öncesinde, Fenerbahçe’nin durumu ve ligde Beşiktaş‘a karşı sağladığı üstünlük dikkate alındığında, Aziz Yıldırım’ın dahi belirttiği gibi kupanın kanaryaya gitmesi kesin gibiydi..

Aslında Aragones’in final maçında bambaşka bir kadro yaratma çabasına rağmen maça iyi başlayan taraf da Fenerbahçe‘ydi.. Kupa maçları boyunca, kalenin Volkan Babacan‘a bırakılmasına kimsenin bir itirazı olduğunu sanmıyorum. Fakat bu konudaki ısrarı final maçına taşımak, gereksiz macera arayışından başka bir şey değildi.. Kadro seçimindeki bu hatayı, Gökhan Gönül’den stoper yaratma çabası izledi.. Lig mücadelesinde her ne kadar başarılı bir performans ortaya koysa da, Gökhan Gönül ancak zorunlu durumlarda bir alternatif olabilir.. Ama elinde Önder ve Yasin olmasına rağmen, Yasin’in İzmir ’e dahi getirilmeyip bu mevkiinin Gökhan Gönül’e bırakması daha maça başlamadan Fenerbahçe için işleri zora soktu.. Aragones yanlış bir kadro kurmakla da kalmadı elbette, adeta Beşiktaş’a ikramda da bulundu.. Ligde yaptığı hatayı tekrar etti, sanki kopyası gibiydi. Her ne kadar kötü oynasa da Uğur Boral’ın yerine girecek oyuncu Semih değil, hele de saha da Alex, Guiza ve Deivid varken.. Bir de bunun üstüne orta sahanın bütün pas trafiğinde rolü olan ve rakibe basan Emre Belözoğlu’nu oyundan çıkararak Denizli’nin ekmeğine yağ sürdü.. Bu dakikadan itibaren, Holosko ve Tello’nun etkinliği daha da arttı doğal olarak ve ileri uçta oynayan Bobo istediği topları almaya başladı..


Ligde her iki maçı da kaybeden Beşiktaş, bu kez sahaya rolleri değişmiş olmanın rahatlığı ile çıktı, çünkü bu kez mutlak galibiyete ihtiyacı olan taraf Fenerbahçe‘ydi.. Beşiktaş bunun rahatlığıyla, istediği oyunu sahaya koydu.. Artık klasikleşen, ilk yarı rakibini tartıp, ikinci yarı bulduğu açıklardan sonuca gitmeyi seçen bir Beşiktaş vardı sahada.. Bu sefer farklı olarak, Aragones tarafından sunulan boşluklar, Beşiktaş‘a kupayı getirdi.. Anlayacağınız kupayı Mustafa Denizli kazanmadı, Aragones kaybetti..

Bu maç yıllardır beklenen kupayı getirmese de, taraftarın sezon başından beri beklediği kararın çıkmasına ön ayak olacak büyük ihtimalle.. Zico’yu şampiyonluğu kaybettiği için gönderen yönetim, bir sezon içerisinde alınan bu kadar başarısız sonuca, yapılan bütün yatırımların çöpe gitmesine daha fazla göz yummayacak ve Aragones’le yollarını ayıracak.. Böylece –Guiza ile beraber- takımın tek umudu olarak gösterilen adam, başarısız geçen sezonun tek sorumlusu olarak gönderilecek.. Fakat bu şekilde, tek kişilik hedefler göstermekteki asıl amaç yönetimdeki aksaklıkları gizlemek.. Bu durum sadece Fenerbahçe için değil, bütün takımlar için geçerli.. Takımlar yenilenip, genç oyuncularla dinamizm kazandırılmadığı sürece, kulüpler gerilemeye devam edecekler

1 yorum:

  1. kesinlikle katılıyorum..yorumunuz çok yerinde olmş..

    YanıtlaSil

 
Futbol Bloglarini Takip Edin