Uzun yıllar önce lise sıralarında derste vakit
geçirmek için İngiltere, İtalya liglerindeki oyuncu ve teknik direktörlerin
isimlerinden adam asmaca oynardım. O zamanlar Avrupa liglerine duyduğum heyecan
bir türlü dinmezdi. Ne internet ne de menejerlik oyunları vardı hayatımızda.
Gazetelerden ve dergilerden hayranı olduğum futbolcuları takip eder,
televizyonda yayınlanan “Avrupa’dan futbol” isimli programı ağzım açık
izlerdim. Bir aile büyüğümüzün yurtdışından gelirken getirdiği Liverpool atkısı
o günlerin anısına hala başucumda asılıdır.
Zaman çok değişti. Artık futbol Avrupa’da
sponsorların desteği altında çok daha büyük çaplı organizasyonlar altında
oynanıyor. Öyle ki Şampiyonlar Ligi isimli büyük turnuva, neredeyse
popülerlikte Dünya Kupası’nı gölgede bıraktı. Uğrunda büyük paralar harcanan
futbol yıldızlarını kulüp takımları düzeyinde üst düzey olarak izlemek mümkün.
Fakat ne yazık ki bu durumun da ortaya çıkardığı yeni bir kavram var: “ popülist
futbol düzeni” . Bu durumdan , açık konuşmam
gerekirse, hiç keyif almıyorum. Özellikle ülkemizde, hatta çok uzağa
gitmeyeyim- yakın çevremde pek çok arkadaşım, Avrupa futbolunu başta El
Clásico olmak üzere Liverpool – Manchester United, Chelsea- Arsenal,
Juventus – Milan gibi maçlardan ibaret görüyor. Almanya’da Şampiyonluğu
yakından etkileyecek son derece önemli maçta Bayern Münih - Schalke 04 maçını
umursayan yok. Çünkü “popülist futbol
düzeni” TRT’nin sahip çıktığı Bundesliga’nın disiplin, taktik, sabır
temelli görsellikten uzak maçlarını ikinci plana itiyor.
2006 Dünya Kupası için statlarını baştan aşağı
yenilen Almanlar bu revizyonun maliyetini sponsor firmalar aracılığıyla
karşıladılar. Yıllardır hayranı olduğum Westfallen Stadı artık Signal Iduna
Park olarak Dortmund’a evsahipliği yapıyor. Stuttgart artık Mercedes-Benz
Arena’da oynuyor. Frankfurt ise Kommerzbank Arena’da taraftarıyla buluşuyor.
Bayern Münih, Schalke 04 için yazmaya gerek duymuyorum bile.. Yayınlanan
Bundesliga maçları sayesinde hem bu stadların ambiansını hissetme şansım oluyor
hem de futbolda kişisel anlamda öncelik verdiğim taktik ve sabır öğelerini
fazlasıyla barındıran Alman takımlarını izlemek hafta sonları benim için büyük
bir keyfe dönüşüyor.
Bu ilk yazımdı. Okuduğunuz zaman bir konu bütünlüğü
hissetmediyseniz eğer, gönül kaleminiz ile üzerini çiziniz lütfen. Yeni yazılar
paylaştıkça açılacağıma ve düşüncelerimi daha etkili paylaşacağıma olan inancım
tam. Herkese sevgiler….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder