10 Mart 2012 Cumartesi

Futbol : dünden bugüne kendimce bir analiz…


Uzun yıllar önce lise sıralarında derste vakit geçirmek için İngiltere, İtalya liglerindeki oyuncu ve teknik direktörlerin isimlerinden adam asmaca oynardım. O zamanlar Avrupa liglerine duyduğum heyecan bir türlü dinmezdi. Ne internet ne de menejerlik oyunları vardı hayatımızda. Gazetelerden ve dergilerden hayranı olduğum futbolcuları takip eder, televizyonda yayınlanan “Avrupa’dan futbol” isimli programı ağzım açık izlerdim. Bir aile büyüğümüzün yurtdışından gelirken getirdiği Liverpool atkısı o günlerin anısına hala başucumda asılıdır.

Zaman çok değişti. Artık futbol Avrupa’da sponsorların desteği altında çok daha büyük çaplı organizasyonlar altında oynanıyor. Öyle ki Şampiyonlar Ligi isimli büyük turnuva, neredeyse popülerlikte Dünya Kupası’nı gölgede bıraktı. Uğrunda büyük paralar harcanan futbol yıldızlarını kulüp takımları düzeyinde üst düzey olarak izlemek mümkün. Fakat ne yazık ki bu durumun da ortaya çıkardığı yeni bir kavram var: “ popülist futbol düzeni” . Bu durumdan , açık konuşmam gerekirse, hiç keyif almıyorum. Özellikle ülkemizde, hatta çok uzağa gitmeyeyim- yakın çevremde pek çok arkadaşım, Avrupa futbolunu başta El Clásico olmak üzere Liverpool – Manchester United, Chelsea- Arsenal, Juventus – Milan gibi maçlardan ibaret görüyor. Almanya’da Şampiyonluğu yakından etkileyecek son derece önemli maçta Bayern Münih - Schalke 04 maçını umursayan yok. Çünkü “popülist futbol düzeni” TRT’nin sahip çıktığı Bundesliga’nın disiplin, taktik, sabır temelli görsellikten uzak maçlarını ikinci plana itiyor. 

2006 Dünya Kupası için statlarını baştan aşağı yenilen Almanlar bu revizyonun maliyetini sponsor firmalar aracılığıyla karşıladılar. Yıllardır hayranı olduğum Westfallen Stadı artık Signal Iduna Park olarak Dortmund’a evsahipliği yapıyor. Stuttgart artık Mercedes-Benz Arena’da oynuyor. Frankfurt ise Kommerzbank Arena’da taraftarıyla buluşuyor. Bayern Münih, Schalke 04 için yazmaya gerek duymuyorum bile.. Yayınlanan Bundesliga maçları sayesinde hem bu stadların ambiansını hissetme şansım oluyor hem de futbolda kişisel anlamda öncelik verdiğim taktik ve sabır öğelerini fazlasıyla barındıran Alman takımlarını izlemek hafta sonları benim için büyük bir keyfe dönüşüyor. 

Bu ilk yazımdı. Okuduğunuz zaman bir konu bütünlüğü hissetmediyseniz eğer, gönül kaleminiz ile üzerini çiziniz lütfen. Yeni yazılar paylaştıkça açılacağıma ve düşüncelerimi daha etkili paylaşacağıma olan inancım tam. Herkese sevgiler….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Futbol Bloglarini Takip Edin