Düşler Tiyatrosu Old Trafford, Katalan Mabedi Camp Nou, Kraliyet Sarayı Santiago Bernabeu, Arap Harikası Emirates ve diğerleri… Dünya futboluna damga vurmuş devlerin, maçlarını oynadıkları, görsel güzellikleri futbolseverlere yansıttıkları özel mekanlar… Birer mimari harikası, çok özellikli, bol taraftarlı, gürültülü ve görkemli yapılar… Ancak gençlik yıllarını Championship Manager çılgınlığıyla geçirmiş bizler için çok daha fazlası var. Upton Park’ta West Ham’ı çılgınca desteklemek, Anfield’da You’ll Never Walk Alone’u hep bir ağızdan haykırmak ve Westfalen’de 80.000 Dortmund’lu arasında uçuk sarıya bürünmek gibi… Ve hepsinden özel bir stadyum var ki, o İngiltere’nin (bazı rivayetlere göre dünyanın) göz bebeği, adanın ‘Muhteşem Yaşlı Bayanı’, Liverpool şehrini bir derbi cennetine dönüştüren, Everton’ın maçlarını oynadığı Goodison Park…
Kuruluş yıllarında maçlarını Anfield Road’da (ki o zamanlar tribünü dahi olmayan açık bir saha olan Anfield) oynayan Everton’ın iç çekişmeler nedeniyle kiralamak zorunda kaldığı bu stat, dönemin kongre üyesi Dr. James Baxter’ın yalnızca 1000 poundluk bağışıyla Mavilerin oldu. Ancak, 1800’lü yılların sonlarına gelen bu dönemde, futbol yerine daha çok atletizm ve konserler rağbet görüyordu İngiltere’nin ilk resmi stadyumunda. Ve Goodison Park bir eylül akşamında, ilk resmi maçla hizmete girdi. Bu maçta ev sahibi Everton, dostluk maçında Bolton Wanderers’ı konuk edecek ve sahadan 4-2’lik skorla ayrılacaktı. Ancak Maviler için ilk ciddi randevu Bolton’dan yalnızca 1 gün sonra ligde karşılaşacakları Nottingham Forest’la olanıydı ve takvimler 3 Eylül 1892’yi gösterirken, Everton sahadan 2-2’lik beraberlikle ayrıldı. (maçla ilgili bir dipnot da halen taraftarların içini burkan ilk golün Forest’lı Horace Pike’ten gelmesi oldu.)
İşçilerin şehrinde zaman ilerledikçe büyük maçlara ev sahipliği yaptı Goodison Park ve tabi birçok ilklere de imza attı Adada. Her 10 yılda bir tribünlere yeni katların eklenmesi, savaş yıllarında inşa edilen yer altı sığınakları, 66 Dünya Kupası’nda ilk kez alttan ısıtmalı koltukların hizmete girmesi gibi özellikler her zaman fark yarattı. Bunların hepsi bir yana gelenekçi İngilizler için en önemli fark, dönemin hükümdarı (1913) V.George’ın (ki bu dünya üzerinde bir kralın ilk stadyum ziyaretidir) Goodison Park’ı şereflendirmesi oldu.
Stadın Evertonlulara has özellikleri de var tabi. 1985 yılında Bayern Münih önünde 1-0 yenikken, 3 dakika içinde atılan 3 gol (Bayern’in kaderi bu sanırım) Kupa Galipleri Kupası’nda mavilere final kapısını açtı ve bizleri de FIFA oyunlarının ünlü ismi Andy Gray’le tanıştırdı. Bu karşılaşmanın ardından Almanlar büyülendikleri düşüncesine kapılsalar da, tek etki stadyumdaki müthiş atmosferdi.
Şimdilerde Everton Premier Lig standartlarına göre hep mütevazı kadrolar kuruyor olsa da, Goodison Park sakinleri, Tim Cahill ve Leon Osman’ı izlemekten, Wayne Rooney gibi yıldızlarıyla gururlanmaktan oldukça memnun gibiler. Belki bir kez daha Avrupa’da kupa kazanamayacak ya da lig şampiyonluğu yaşayamayacaklar ama, Liverpool’un en eski takımını tutuyor olmak ve dünyanın ilk stadında maç izlemek her zaman özel olacak onlar için…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder