3 Mayıs 2009 Pazar

Bir İnönü klasiği


Mustafa Denizli geleneği bozmadı ve Beşiktaş’ın ilk altı sıradaki takımı yenememe zinciri bu derbide de kırılmadı..

Geçtiğimiz haftalarda yaşanan puan kayıpları, kadrosundaki cezalı ve sakat oyuncuların sayısıyla, her yönüyle eksik Fenerbahçe’nin karşısına derbinin favorisi olarak çıktılar. Fakat sahadaki futbol beklenenin tam tersiydi.. Son maçlarda lige havlu atıp tamamen kupaya yoğunlaşan Fenerbahçe, bu maçta sezonun en iyi performansını sergiledi ve doksan dakikanın sonunda gülen taraf oldu.

Aslında derbinin bu şekilde sonuçlanacağının sinyallerini Beşiktaş son maçlarında vermişti.. Maçtan önce yapılan değerlendirmelerde her şey Beşiktaş ‘ın lehine görünüyordu.. Alex ve Lugano gibi maçın kaderini değiştirecek oyuncularından yoksun Fenerbahçe ‘yi, yenildiğinde dahi takımını ayakta alkışlayan seyircisinin önüne ağırlayacaktı ve en önemlisi, şampiyonluk yarışındaki en güçlü rakibi Sivasspor Gaziantep maçında üç puan bırakmıştı..

Fakat bütün bu avantajlar söz konusu takım Beşiktaş olduğunda dezavantaja dönüşüyor. Zira Beşiktaş ‘ın en büyük sorunlarından birisi stres altındayken maç çıkaramaması. Tamamen şampiyonluk fikrine odaklanan oyuncuların skora ulaşma konusundaki telaşı; takımın sahada kontrollü bir oyun oynamasına engel oluyor. Buna bir de Denizli’nin takıma bir türlü oturmayan 4-3-3 konusundaki ısrarı eklenince, kısa ve kontrollü paslarla yarı sahasından çıkan her takım Beşiktaş ’ı alt edebiliyor. Tıpkı dün gece Fenerbahçe ’nin yaptığı gibi..

Maça bakıldığında -özellikle de ilk yarı- bir türlü organize olamayıp kaleye gidemeyen Beşiktaş ’ın karşısındaki hızıyla, şampiyonluk kovalayan takım Fenerbahçe gibiydi. İkinci yarıda ise baktılar Beşiktaş bir şey yapamayacak, bari biz bir dinamit koyalım oyuna heyecan gelsin diye düşünmüş olacaklar ki, Deivid ile Emre arasında yaşanan gereksiz tartışma oyunun dengesinin değişmesine sebep oldu.. Aragones çoğu kişiye göre hata yaparak sahanın en iyilerinden olan Emre’yi oyundan aldı. Fakat burada dikkatlerden kaçan iki önemli nokta var. Birincisi, zaten şampiyonluk iddiası taşımayan bir takımda otoriteyi de kaybetmek için böyle bir müdahalede bulunması kaçınılmazdı. Asıl önemli nokta ise, otoritesini kurarken kenara aldığı oyuncuyu da takıma küstürmeme çabasıydı.. Her ne kadar oyuncularla kimyası tutmasa da, sahada iyi işler yapan oyuncuyu sonuna kadar kullanması gerektiğinin bilincinde olması Aragones’in en büyük artısı.. Hele ki Galatasaray’da Bülent Korkmaz’ın Lincoln’e olan davranışlarını gördükten sonra..

Bu maç öncesine kadar kime sorsanız Fenerbahçe’nin defansının göbeği için Lugano, Edu, Yasin, Önder, Deniz ve Can Arat isimlerini sayar, kimsenin aklına sağ kanadın başarılı ismi Gökhan Gönül gelmezdi..

Fatih Terim bu maçı keyifle izlemiştir herhalde.. Çünkü milli takım için yeni bir stoper doğmak üzere sanki; bazı maçlarda da rahatlıkla kullanabileceği bir isim olur.. Zira Gökhan geriden oyun kurmasını çok iyi beceriyor. Milli takımda da bunun eksikliğini çok hissediyoruz. Zaten bu becerisi sayesinde hem Selçuk hem de Emre daha rahat oynadılar, ileriye daha çabuk top taşıyabildiler.. Üç pasta Beşiktaş ceza alanı önüne çok kolay indiler. Kenarlarda oynayan Uğur Boral ve Deivid’in de içe kat etmesiyle Beşiktaş defansının göbeği çok açık verdi.. Zaten Guiza ve Semih hareketli oyuncular.. Beşiktaş’ın oyun kurgusu da Fenerbahçeli oyuncuların ekmeğine yağ sürdü adeta..

Sonuç olarak maçı hak eden taraf oyunuyla Fenerbahçe oldu, Beşiktaş ise şampiyonluk yolunda altı puanlık bir maçı kötü futboluyla kaybetti..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Futbol Bloglarini Takip Edin