Galatasaray'ı ligde geçerek şampiyonluk umutları yeniden artan Beşiktaş'ta bugün imza şov vardı. Siyah Beyazlı Kulüp, tecrübeli oyuncuları, İbrahim Toraman, Rüştü Rençber, Yusuf Şimşek, İbrahim Üzülmez ve Uğur İnceman (ne gerek varsa) ile sözleşme yeniledi...
Yıllardır uluslarası turnuvalarda başarı yakalayamayan İngiltere Milli Takımı'nın patronu Fabio Capello, Güney Afrika'daki kozlarını açıkladı..Capello'nun temel taşları, James Milner (Aston Villa), Teo Walcott(Arsenal) ve Wayne Rooney (Manchester United) olacak.. Bakalım Gary Lineker ve Gascoine gibi yıldızlardan sonra İngiltere Milli Takımı 2010 Dünya Kupası'nda yeni yıldızlarını vitrine çıkarabilecek mi ?
Hayır hayır... Kırmızı beyaz formalı kardeşimiz Delgado'nun eski takımındaki fotoğrafı falan değil...Öz be öz Muğlasporlu Ali Hürlü olur kendisi... Tip olarak farklar az da olsa bulunabilir belki ama milyon Eurolar döküp aldığımız Arjantinli ile Ali Hürlü arasında Beşiktaş forması dışında çok bir fark olabileceğini de tahmin etmiyorum...İstatistikler ortada...
Daha önceki demeçlerinde İngiltere'ye dönmek istediğini söyleyen José Mourinho'nun sözcüsü ünlü teknik adamın İtalya'da kalacağını söyledi.
Bugüne kadar kontrat miktarları konusunda sıkıntı yaşamayan Portekizli Mourinho'nun bu bedeller ortadayken ayrılmasını zaten kimse beklemiyordu..Ama hırsını çok iyi bildiğimiz Mourinho, Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu 2.kez yaşamadan pek de ayrılmaya niyetli değil bu da başka bir faktör tabiiki...
Fildişi Sahili milli takımının teknik direktörlüğüne İsveçli Sven-Goran Eriksson getirildi. 62 yaşındaki Eriksson kulüpler seviyesinde İsveç ve Portekiz'in yanı sıra İtalya'da Roma, Sampdoria ve Lazio'yu çalıştırdı, 2001-2006 yılları arasında İngiltere milli takımının teknik direktörlüğünü yaptı.
2002 Dünya Kupası, Euro 2004 ve 2006 Dünya Kupası'nda İngiltere'ye çeyrek final oynatan Eriksson daha sonra Manchester City ve Meksika milli takımında başarısız dönemler geçirdi.
Eriksson son olarak geçtiğimiz yıl İngiltere dördüncü lig takımlarından Notts County'e futbol direktörü oldu ama Şubat ayından bu görevi bıraktı.
Hollywood'un ünlü aktörü, "Sir" Anthony Hopkins, ABD Başkanı Richard Nixon'a Watergate'i itiraf ettiren gazeteci "Sir" David Frost, yıllarca Liverpool'un formasını taşıyan "Sir" Gary McAllister ve tabiki futbol dünyasının en ünlüsü "Sir" Alex Ferguson.... Meslekleri farklı, unvanları aynı olan bu kişilerin ortak bir özelliği var... "İstikrar ve uzun süreli başarı..." Ancak, kişiler midir her zaman bu şartları yerine getiren? Tabikii hayır.. Zaman zaman kurumlar da bunu başarabiliyor... En önemli örneğini AC Milan'da görebiliyoruz. İstanbul'un 4 stadında birden sahada olmayı başaran tek takımdır Milan (bu kadar da yakınız).Yıllarca süren başarı ve gelip geçen yıldızlara rağmen, hayret verici şekilde, son 40 yılda yalnızca 4 takım kaptanı değiştirerek (Cesere Maldini, Gianni Rivera, Franco Baresi ve Paolo Maldini) ve bu unvanı fazlasıyla hak etmişlerdir... Her yıl liderini değiştiren kendi dev(!) takımlarımıza baktığımızda neden bir türlü gelişemediğimizin cevabı geliyor sanırım... "İstikrar nedir?" sorusuna, takılmış plak gibi "Alex Ferguson'dur" cevabını veren hazır cevap yöneticilerimize duyrulur...
2001- 2002 sezonu Şampiyonlar Ligi finalinde, Solari' yle duvar pasının ardından, soldan bindirme yapan Roberto Carlos, topu öyle bir havalandırdı ki, herhalde Zidane' dan başka kimse öyle muhteşem bir vuruş yapamazdı. O gece formasında " 5" numara yazıyor olsa da, Cezayir asıllı Fransız' ın gelmiş geçmiş en iyi maestrolardan biri olduğunu kuşkusuz hepimiz kabul ediyoruz. Maestro çok doğru bir kavram oluyor sanırım çünkü bir orkestra şefi gibi yönetir 10' lar takımı, bir virtüöz gibi, futbolun entstrumanı olan topla şov yaparlar.. Her kuşağı etkileyen, akıllarda kalan 10 numaralar tabii ki değişiklik gösterir. Yusuf Tunaoğlu' dur, Beşiktaş' ın efsane yıllarındaki kahramanı, Hagi hakkında yorum yazmaya zaten gerek yok, Okocha ile başlayan Fenerbahçe geleneği, Revivo, kaçak Ortega ve Alex ile sonlanmıştır ( Yenisi gelene kadar tabiki). Ülkemiz özelinde öne çıkan isimler herkes için ortaktır mutlaka ama acaba dünyanın en iyisi kim? Messi mı? Cristiano Ronaldo mu ? Kaka mı? Yoksa her gün yeni bir veliaht ilan eden, Riquelme hayranı Maradona mı? Zidane' ı aklından çıkaramayanlar, herşeye rağmen Ronaldinho diyenler, yoksa kendine has stilini hiç unutmadık diyen Mario Basler meraklıları.. İşte size günün sorusu... En iyi 10 numara sizce kim?
Son dönemde Maradona ile kıyaslanan dünya harikası Messi, bedava oynamak zorunda kalırsa bunu yapacağını, futbola ve Barcelona'ya olan aşkının bu düzeyde olduğunu söyledi... Şimdi iki soru...
1. Yılda 33 Milyon Euro kazanan ve önümüzdeki asgari 10 yıl bu düzeyde para kazanması kesin olan Messi yerinde siz olsanız bedava oynamaz mıydınız ???
2. Diğer yönden bakarsak, parayı bir kenara bırakıp, Türkiye şartlarındaki Asgari ücret + Sodexo'ya Barcelona gibi bir kulüpte oynar mıydınız ???
Real Madrid Ezeli Rakibi Atletico Madrid'i Santiago Bernabeu'da ağırladı.. Nefes kesen maçı ev sahibi Real Madrid 3-2 kazanırken, maçın golleri, Real Madrid adına, Xabi Alonso, Arbeloa ve Higuain'den geldi, konuk ekipteyse, Reyes ve Forlan skora adını yazdırdı...
Barça Başkanı Laporta'nın önerisi üzerine Katalan ekibinin yönetim kurulu, efsane futbolcuları ve teknik direktörleri Johan Cruyff'u onursal başkan seçti...
Türkiye'de onursal başkan seçip, unutanlar gibi olmazlar umarım.. Çünkü Cruyff bu takıma 1973-78 yıllarında futbolcu olarak, 1988-96 yılları arasında da teknik direktör olarak çok şey kattı...
Trabzonspor'un Başkanı Sadri Şener, takımının Ziraat Türkiye Kupası Yarı Final İlk Maçında Antalyaspor'u 2-0 mağlup etmesinin ardından takımıyla iftihar ettiğini söylemiş.. Bir başkandan bunu duymak tabii ki çok güzel ama tipik bir Karadenizli olan Sadri Şener'in bir maç sonra öfkelenmeyeceğini kimse garanti edemez.... Buraya kadar herşey normal, bir başkan, takımı ve oynanan futbola verilen tepkiler...Ama bunu genellersek, Alanzinho'yu 5 ay önce 'Sirk Topçusu' ilan edenlerin bugün ona 'Ronaldinho' yakıştırması yaptığını, Şenol Güneş'i 2002'de 'gayrı karizmatik' bulanların bugün Güneş'e 'Sean Connery' muamelesi yapmasını aklım almıyor... Trabzonspor'un yeni oluşumuyla başarılı olacağı kesin ama bu kafayla Türk spor yazar çizerlerinin hali sanıyorum evladiyelik olarak nesiller boyu devam edecek...
Hepimizin tüylerini ürperten UEFA Şampiyonlar Ligi Resmi Şarkısı'nın, 3 farklı dilden (Fransızca, Almanca ve İngilizce -- ki bu diller UEFA'nın resmi dilleridir) oluştuğunu biliyor muydunuz ?
Ce sont les meilleures équipes Es sind die allerbesten Mannschaften The main event
Die Meister Die Besten Les grandes équipes The champions
Une grande réunion Eine grosse sportliche Veranstaltung The main event
Die Meister Die Besten Les grandes équipes The champions
Ils sont les meilleurs Sie sind die Besten These are the champions
Die Meister Die Besten Les grandes équipes The champions
Geçmiştan ders niteliğinde çok özel bir hikaye... 1999-2000 sezonu, Xavi A takımda yeni yeni forma şansı buluyor ve takımdaki abisi Guardiola'ya gidip diyor ki , "Şu anda sen bu takımın herşeyi olabilirsin ama ben senden daha iyi olacağım" ve Guardiola'dan tarihi cevap geliyor , "Sen benden iyi olabilirsin ama altyapıda İniesta var, o da senden iyi olacak"....
Bahsi geçen 3 kişinin 1'i teknik direktör olmak üzere tamamının aynı takımda 10 yıl sonra da varolduklarını görünce, altyapıda yetiştirdiği Muhammed'i pazarlamaya çalışan ya da doğru düzgün oynatmadığı oyuncularını Premier Lig takımlarına kaptıran takımlarımız için bir kez daha durup düşündüm :)