5 Nisan 2009 Pazar

Stajyer Teknik Direktör...


Ülkemizde sıklıkla kullanılan bir terimdir "stajyer teknik direktörlük". Ertugrul Sağlam, Skibbe, daha eskilerde Oguz Çetin ve Rıdvan Dilmen de nasibini almıştır bu söylemden. Şu sıralarda bazı kesimlere göre, Bülent Korkmaz da stajyerliğini yapmaya başladı. Kimse buna karşı değil tabiki ama eleştirenlere göre yanlış olan nokta, bu bir nevi eğitim sürecinin Galatasaray'da oluşu. Peki haklılar mı acaba bu düşüncelerinde, yani Fatih Terim imparator olurken, Mustafa Denizli üç büyükleri şampiyon yapacak düzeye gelmişken, "stajyerlik"lerini yapmışlar mıdır ?
Kesinlikle "EVET". Ancak yaptıkları yerler ve zamanlar oldukça önemlidir. 1984 - 1987 arasında Galatasaray'ın başında bir dahi bulunmaktaydı. Jupp Derwall. 1980 Avrupa Şampiyonası'nda Batı Almanya ile zafere ulaşan Şef Gümüş Kıvrım (saçlarından ötürü bu lakaba sahiptir) 82 dünya kupası ve 84 Avrupa kupası üzüntülerinin ardından, dünyada büyük bir şaşkınlığa yol açacak bir karar vererek, Galatasaray'ın başına geçmiştir. İmtiyazlı teknik patronluk tanımıyla tanışan Türk futbolu artık hem gelişecek, hem de çok önemli bir hoca yetiştirecekti. O hoca kuşkusuz Mustafa Denizli oldu. Tam tabiriyle üç yıllık stajın ardından Galatasaray'ı hak edecek ve büyük üstadının öğretileriyle bu yükü sırtlayabilecek düzeydeydi artık. Gelelim Singor Terim'e. Sepp Piontek'in eseri denilebilir milli hocamız için. Polonya doğumlu Alman hoca Piontek, 1986 yılında Danimarka Milli Takımını ilk kez Dünya Kupası'na götürünce adını duyurmayı başardı. Ardından 1990 da yine beklenen oldu(!) ve Türkiye Futbol Federasyonu büyük bir iş başararak onu milli takımın başına getirdi. O dönem 21 yaşaltı milli takımı ise 2 yıllık Ankaragücü kariyeri başarısız geçen, Göztepe'de de bekleneni veremeyen Fatih Hoca'ya emanetti. Bu ikili öyle bir hoca-öğrenci ilişkisi yaşadılar ki, 93 yılında Piontek görevden ayrılırken,kimse tereddüt etmedi yeni isim hakkında.
Örnek iki gelişim sürecine baktığımızda naçizane tavsiyem, genç teknik direktörlerimizin bu kadar ağır sorumluluk gerektiren noktalara ulaşmadan önce, tevazu içinde olup, geçmeleri gereken yollardan yürümeleridir. Böylece hem kişisel kariyerleri hem de ulusal kariyerimiz daha üst noktalara kolaylıkla çıkacaktır. Her zaman olduğu gibi, sözün bittiği yerde, Nietzsche son noktayı koyuyor. "Şimşekler çaktırmak için, önce uzun bir süre bulut olmak gereklidir..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Futbol Bloglarini Takip Edin